Akupunktur kelimesi,akus ve punktura kelimelerinden oluşmuş bir kelime olup,noktaya iğne batırma anlamına gelir.Yaklaşık 5000 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir.Günümüze kadar Çin kökenli olduğu söylendiği halde, Çin’in Uygur özerk Bölgesi’nde yapılan arkeolojik çalışmalarda Uygur Türkçesi ile yazılmış, akupunktur noktalarının tarifinin yapıldığı arkeolojik tabletlere ulaşılmıştır.
Buradan çıkan net sonuç şudur:
Akupunktur bir Türk buluşudur! Akupunktur Uzmanı Ankara
Kulak ve vücut akupunkturu olarak uygulama şekilleri vardır. 1950 yıllarında Fransız fizyopatolog Dr.Paul NOGİER,kulağın anatomik şeklinin anne karnında ters duran bebeğin (fetus) şekline benzediğini düşünerek,yapmış olduğu sayısız bilimsel çalışmaları neticesi vücudumuzdaki her organ ve doku sisteminin kulakta sürekli haberleştiği bir noktasının olduğu sonucuna varmıştır. Sağlıklı bir kişide kulağın hiçbir bölgesinde patolojik nokta bulunmaz. Kulaktaki akupunktur noktaları,özel dedeksiyon (tarama) cihazları ile elektriksel prensipler içinde bulunur ve o noktanın elektriksel davranışına göre altın ya da gümüş iğne batırılır. Gerektiğinde iğne yerine;lazer,elektrik akımı,ısı,manyetik akım uyaranları da verilebilir.
Akupunktur aracılığı ile vücudumuzda bulunan ve bizim ilaçlarımız olan hormon,enzim,nöro-mediatör,nöro-transmitter gibi çok değerli ve etkili olan maddeleri salgılatmış oluruz.
Bu nedenle:
– İlaçsız
– Yan etkisiz
– çoğunlukla kalıcı,kökten çözücü bir tedavi sunulmuş olur.
Bilimsel tanımı:
Binlerce yıllık bir tedavi olarak günümüze kadar sağlam verileriyle ulaşan akupunktur,son 20-30 yılda birçok gelişmiş ülkede popüler olmuştur.Klasik tıbbi tedavilere dirençli birçok hastalıkta iyileşme sağlaması,yan etkilerinin olmaması,kolay uygulanabilir olması ve etkili olması,ekonomik olması nedeniyle günümüz tıbbında önemli bir yer edinmiştir.
İğnelemenin; objektif ve subjektif etkileri vardır.Subjektif etki olarak,iğnelemenin olduğu yerde hafif bir ağrı olabilir.Ayrıca,çince “Qi” (çi) olarak adlandırılan özel bir duyu hissedilebilir.Bu Qi hissini hastalar,uyuşukluk,hafif acı,ağırlık,gerginlik yada elektriklenme şeklindeki hislerin toplamı olarak ifade etmektedir.
Akupunkturun 6 tane objektif etkisi vardır:
1-Analjezik Etki: En çok bilinen ve kullanılan etkilerinden biridir.Baş ağrıları,bel ağrıları,romatizmal ağrılar ve benzeri ağrılarda bazı spesifik noktalar kullanılarak ağrı kesici etkiler sağlanmış olur.
Ağrı kesici etkisi konusunda en geçerli nörolojik açıklama, 1965 yılında R.Melzack ve P.D.Wall adlı bilim adamları tarafından öne sürülen “Gate Control Theory” (Kapı Kontrol Teorisi)dir. Bu teoriye göre, bizim ağrı duyusunu hissetmemiz, Merkezi Sinir Sistemi içindeki fonksiyonel kapı ve kapılar tarafından modüle edilmektedir. Normalde bu kapı ardına kadar açık olup, ağrı uyaranları (impulsları) kolaylıkla hissedilir. Fakat akupunktur tedavisi uygulandığında, iğnelenen bölgeden ikinci bir uyarı (impuls) akımı oluşur, ağrılı uyaranlarla ağrısız uyaranların oluşturduğu kapı önündeki duyu karışıklığı, bu kapının kapanmasına neden olur ve ağrının duyulmasını engeller.
Bir diğer teori de, “Endorfin Sekresyon Teorisi”dir (B.POMERANZ,1976). Endorfin, vücudun kendisinin ürettiği,morfinden çok daha etkili ağrı kesici bir maddedir. Endorfinler, sadece akupunktur analjesine yol açmakla kalmazlar, aynı zamanda kronik ağrılı sendromları ve diğer fizyolojik dengesizlikleri de giderirler. Terrinius Upsala adlı araştırıcı, kronik ağrısı olan hastalarda, endorfin seviyesinin çok düşük olduğunu göstermiştir.
2-Sedasyon (Sakinleştirici) Etkisi: Bazı hastalar, tedavi sırasında uykuya dalarlar ve dinçleşmiş, canlanmış olarak uyanırlar. Bu tip hastaların, akupunktur tedavisi esnasında alınan EEG’lerinde delta ve teta dalga aktivitelerinde azalma tesbit edilmiştir. Akupunkturun bu etkisinden; uykusuzluk, anksiyete, ilaç bağımlılıkları, epilepsi ve bazı ruhsal hastalıkların tedavisinde yararlanılır.
3-Hemostazis (Düzenleyici) Etkisi: Bunun anlamı, vücudun uygun bir dengeye getirilmesidir. Normalde, hemostazis; Otonom Sinir Sisteminin Sempatik ve Parasempatik dengelerinin kurulmasını amaçlar. Bu mekanizma, birçok hastalıkta ciddi olarak düzenleyici, ayarlayıcı etki yapar ve dengenin orijinal seviyesine gelmesi için gerekli onarımların yapılmasında çok yardımcı olur.
4-İmmuniteyi (Bağışıklık Sistemini) Arttırıcı Etkisi: Vücudumuzu, bakteri ve virüslerin neden olduğu enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık sistemini güçlendirir. Vücudun hastalıklara karşı direncini arttırır. Akupunktur tedavisinden sonra, lökositlerin (beyaz kan hücreleri) arttığı, vücudun direnç gücünü oluşturan gamaglobulinlerin, antikor ve substanslarının kandaki seviyelerinin arttığı tesbit edilmiştir. Bu etkilerinden dolayı, antibiyotik tedavisini gerektiren herhangi bir enfeksiyon hastalığında, tedaviye akupunktur uygulaması da eklenirse, hastanın antibiyotik alma süresinde önemli derecelerde azalma olur. Bu özelliğinden dolayı ayrıca, antibiyotik direncinin geliştiği durumlarda, antibiyotiklere karşı aşırı duyarlılık reaksiyonlarında ya da antibiyotiklerin etkilerinin azaldığı kronik hastalıklarda geniş bir kullanım alanı oluşturur.
5-Psikolojik Etki: Bu etki otosuggesyon ile yada hipnozla karıştrılmamalıdır. Akupunkturun psikolojik etkisi,seans öncesi oluşmamakta, akupunktur tedavisini takiben ortaya çıkmaktadır. Hipnoz genel populasyonda %10- 15 etkili olduğu halde, akupunktur bütün insanlarda ve de hayvanlarda çeşitli derecelerde etkili olmaktadır. Bu etki orta beynin retiküler formasyonu ve diğer önemli yerlerinden sağlanır. Ölçülebilir etkiler beyin dokusunun metabolik kimyasallarının tetkikleri ile saptanmış durumdadır. Dopamin ve serotonin düzeyleri akupunktur uygulamasından sonra artmaktadır.
6-Motor Tamir Etkisi: Paralizilerde motor iyileşme akupunktur ile hızlanmaktadır.
Dünyada Akupunktur
Başta ABD olmak üzere,tüm AB ülkelerinde, RUSYA’da ve diğer gelişmiş ülkelerin, Tıp Fakültelerinde uzmanlık dalı olarak gelişmekte ve tedavi gideri sigorta kapsamında ödenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bünyesinde yeralan ‘ICMART’ adı verilen “Uluslararası Tıbbi Akupunktur Bilim Konseyi” her 2 yılda bir dünyanın çeşitli ülkelerinde akupunktur kongreleri düzenlemekte ve akupunkturla ilgili yapılan her türlü bilimsel çalışmalara maddi ve manevi destek vermektedir. Ayrıca, 1950’li yıllarda, Prof. Dr. Johannes BİSCHO’nun önderliğinde, Avusturya’da Viyana Tıp Fakültesi’nin bünyesinde,“Ludwig Boltzman Akupunktur Enstitüsü” kurulmuş ve o tarihten bu yana, akupunktur dalında, kanıta dayalı bilimsel, akademik, klinik araştırma ve çalışmalar yapılmıştır. Halen bu çalışmalar devam etmektedir.
Ülkemizde Akupunktur
1991 yılında Sağlık Bakanlığı, Resmi Gazetede yayınladığı bir yönetmelikle; akupunkturun, tıbbın bilimsel bir dalı olduğunu kabul edip“Akupunktur Bilim Komisyonu”kurduğunu açıklamıştır. 2003 yılında da Ankara Gazi üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Sağlık Bakanlığı’nın onayları doğrultusunda, Prof.Dr. Cemal Çevik’in koordinatörlüğünde ilk “Akupunktur Eğitimi” başlamıştır. 2007 yılında da, İstanbul Yeditepe üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümleri bünyesinde yine Sağlık Bakanlığı’nın onayları ile “Akupunktur Uygulama, Araştırma ve Eğitim Birimi” kurulmuş ve akupunktur eğitimine başlanmıştır. Ülkemizde, 4 yıldan beri, her 2 yılda bir “Uluslararası Katılımlı Ulusal Akupunktur Kongreleri” de düzenlenmektedir.
Akupunktur Noktaları
Bu noktalar, tanıda hastalığı yansıtan,tedavide uyarılan yerlerdir.Elektriksel olarak,yüksek gerilimli fakat düşük dirençli elektromanyetik noktalardır. İnsan vücudunda,değişik niteliklere sahip 761 tane vücut akupunktur noktası vardır.Bu noktaların her birinin ayrı fizyolojik etkileri ve özellikleri bulunmaktadır. Ayrıca kulak kepçesinde de vücudumuzun tamamının anatomisini yansıtan noktalar vardır. Yani,yaklaşık 70 trilyonluk vücudumuzun tamamı kulak kepçesinde temsil edilmektedir.
Akupunkturla tedavi edilen hastalıklar
Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği akupunturla tedavi edilen bazı hastalıklar şunlar:
Solunum Yolu Hastalıkları: Astım, bronşit, sinüzit, larenjit, farenjit, soğuk algınlığı.
Sindirim Sistemi Hastalıkları: Aft, diş ağrısı, dişeti yangısı, yemek borusu ve gastrit, ülser, kabızlık, ishal, kolit.
Üro-genital Sistem Hastalıkları: Gece altını ıslatma, sistit, adet düzensizliği, ağrılı adet, kısırlık.
Endokrin Hastalıklar: Guatr, şeker hastalığı.
Cilt Hastalıkları: Akne, sedef, egzema.
Nörolojik Hastalıklar: Migren ve diğer baş ağrıları, yüz felci, kas hastalıkları.
Psikiyatrik Hastalıklar: Stres, depresyon, uyku bozuklukları, kekemelik, tikler.
Kalp-Damar Hastalıkları: Ritm bozukluğu, hipertansiyon, hipotansiyon.
Romatizmal Hastalıklar: Behçet, kireçlenme, boyun-bel-diz ağrıları.
Diğer: Kronik yorgunluk, el ve ayak yanmaları, aşırı terleme, sellülit, şişmanlık, alkol ve tütün bağımlılığı.”